Kim sevmez ki yazın sıcağında , ulu bir çınar ağacı altında serinlemeyi? Ya da hangimiz sevmez bir ormana girince o sonsuzluk duygusunu hissetmeyi?(Betona sevdalı iseniz durum tam tersi olabilir.)Belki de o yüzden çoğumuzun kocaman şehilerden kaçıp , doğayı tercih etmesi. O sonsuzluk ve ferahlık duygusu ile özümüze dönebime sakinliğini arzuluyoruz çoğu zaman .Beni yakından tanıyanlar bilir. Tam bir ağaç ve toprak sevdalısıyımdır. Doğaya kavuştuğumda ilk yaptığım şey ,hemen bir ağaç gövdesine sarılıp ona teşekkür etmek olur.Belki çoğunuza çılgınca ya da komik gelebilir. Ama benim için bir ritüeldir bu. Çünkü bilirim ki özüm topraktır, o topraktan yükselen herşeye saygım sonsuzdur; ağaca ,kurda ve kuşa…Peki atalarımızın yüzyıllardır ağaca olan düşkünlüğü ve saygısı ne ile ilgilidir? Niçin ağaç kesmek büyük azap ve günah kabul edilir ?İşte bu soruların cevabı çok eskilere dayanıyor aslında. Gelin sevgili okurlarım ,beraber biraz Asya bozkırlarında gezelim.
İnsanoğlunun kutsal saydığı en bilinen varlıklardan biri ağaçtır. Sahip olduğu sonsuz döngü insanoğlunun en erken devirlerden itibaren ilgisini cezbetmiştir. Ağaçlar hakkında ilk devirlerden bu yana hemen hemen bütün toplumlar çok sayıda mit ve inanç geliştirmişlerdir ki insanoğlu için ağaç; ruhsal, fiziksel ve öteki dünyanın kutsallığını ve hayatını simgeleyen doğal bir form oluşturmaktadır. Ağaca olan bu inançtan dolayı ağaçlar, “kutsal ağaç”, “hayat ağacı”, “dünya ağacı” gibi isimlerle nitelendirilmiştir. Mitolojilerde dünyanın merkezinde, semavi dinlerde ise cennette bulunduğuna inanılan ağaç ise hayat ağacıdır. Hayat ağacının bütün âlemleri birbirine bağladığına, kökleriyle cehennemi, gövdesiyle yeryüzünü, dallarıyla cenneti kapladığına ve dünya üzerindeki en büyük ağaç olduğuna inanmışlardır. Her kıtada yetişen binlerce ağaç türü olduğu için hayat ağacının cinsi de bütün kültürlerde farklılık gösterir. Fransızlar, meşe; Almanlar, ıhlamur; İskandinavlar, dişbudak; Hintliler, banyan; Türkler ise kayın ve çınar ağacını kendilerine hayat ağacı olarak seçmişlerdir.
Türklerin ağacı kutsal saymaları, yaratılışın özünde bu motifin bulunuyor olmasından dolayıdır. Hayat ağacı, Türk töresinde başlangıçtan beri kutsaldır. Hayat ağacı, Türk boylarında farklı isimlerle anılsa da genel olarak “bayterek”, “altunağaç”, “baydirek” isimleriyle karşımıza çıkmaktadır.
Türk mitolojisine göre Tengri( Tanrı) ,yeryüzündeki dokuz insan cinsini ,bu insanlaradan önce yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır. Bu sebeple neredeyse her türlü destanda vardır.Eski Türklere ait efsanelerde, insanların hayat ağacından türemesi de sıkça rastlanan bir olaydır. Örneğin, Hunların bazı boylarının hayat ağacının gövdesinden türediklerine inanılmaktadır. Rivayete göre efsanevî hükümdar Oğuz Kağan göbeğinden 3 ağacın çıktığını ve gölgelerinin tüm dünyayı sardığını, dallarının gökyüzüne eriştiğini görür. Yine başka bir rivayette ise Osman Bey rüyasında, göbeğinden bir ağacın çıktığını ve kendisinin bütün dünyayı saran bir ağaca dönüştüğünü görmüş bunun akabinde 600 yıl ayakta kalan Osmanoğulları Devleti’nin ilk adımları atılmaya başlanmıştır.
Ağaca saygı göstermek ,doğa ve evren ile iç içe olmanın bir ifadesiydi.Ağaçların uzun ömürlü oluşu ,insanların yaşam döngüsünü ve ölümsüzlük arayışını sembolize ederdi.Bu inançlar doğrultusunda ,ağaçların gölgesinde dua etmek ,dilek dilemek gibi ritüeller yapılırdı.(Anadolu’da da görülen ,ağaca çaput ya da ip bağlama geleneği veya adak adama .)Hayat Ağacı sembolü sadece eski göçebe Türk kültüründe değil ,Selçuklu ve Osmanlı dönemi mimarisinde ve özellikle de dokumalarında yoğun olarak kullanılmıştır.
Altay Türkleri tarafından Hayat Ağacı şöyle tasvir edilirdi:
“Ağaç Hakan büyüktü, her şeyin esasıydı,
Varlık ona bağlıydı, gökle yer binasıydı,
Kökleri kaplar idi yer altı dünyasını
Zirvesi deler idi göğün dokuz katını
Tam yedi ayak idi ağacının yaprakları.”
Görüldüğü üzere ağaç ,özellikle de kutsal ‘’Hayat Ağacı’’ eski Türk kültüründe genişçe yer bulmuştur kendisine.Bugün de hala en değerli hazinelerden birisi ağaç zannımca .Günümüzde sıklıkla gündeme gelen iklim değişikliklerinin ana nedenlerinden biri olarak ,plansız ve yoğun ağaç kesimleri görülüyor.(Özellikle Yağmur Ormanlarında yapılan kesimler içler acısı maalesef ) Buna acilen bir son verilmesi gerektiğini herkes söylüyor ama hükümetler insiyatif ama konusunda hala yavaş ne yazık ki…
Sözlerimi şöyle bitirmek isterim sevgili okurlarım müsaadenizle. Gelin bu hafta bir ağaca dokunalım ,yüzümüzü göğe çevirerek .Ne hissettiğimizi ruhsal kayıtlarımıza geçirelim , emin olun bir ferahlık hissi yüklenecektir ,ferah feza…Ya da daha güzeli bir fidan ekebilir veya bağışlayabiliriz; gelecek nesillere miras kalsın bilinci ile…Ne güzeldi değil mi çocukken söylediğimiz o şarkı :
Tohumlar fidana,
Fidanlar ağaca,
Ağaçlar ormana ,
Dönmeli yurdumda …
Bu şarkıyı hatırlayıpta gözleri hala dolan ,siz duyarlı ve vicdan sahibi okurlarıma sevgi ve hürmetlerimi sunarım .Bir sonraki yazımda görüşmek üzere inşallah .
DEMET SAÇAN /İZMİT
25 KASIM 2024
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
DEMET SAÇAN
TÜRK MİTOLOJİSİNİN KUTSALI ‘’HAYAT AĞACI’’
TÜRK MİTOLOJİSİNİN KUTSALI ‘’HAYAT AĞACI’’
Kim sevmez ki yazın sıcağında , ulu bir çınar ağacı altında serinlemeyi? Ya da hangimiz sevmez bir ormana girince o sonsuzluk duygusunu hissetmeyi?(Betona sevdalı iseniz durum tam tersi olabilir.)Belki de o yüzden çoğumuzun kocaman şehilerden kaçıp , doğayı tercih etmesi. O sonsuzluk ve ferahlık duygusu ile özümüze dönebime sakinliğini arzuluyoruz çoğu zaman .Beni yakından tanıyanlar bilir. Tam bir ağaç ve toprak sevdalısıyımdır. Doğaya kavuştuğumda ilk yaptığım şey ,hemen bir ağaç gövdesine sarılıp ona teşekkür etmek olur.Belki çoğunuza çılgınca ya da komik gelebilir. Ama benim için bir ritüeldir bu. Çünkü bilirim ki özüm topraktır, o topraktan yükselen herşeye saygım sonsuzdur; ağaca ,kurda ve kuşa…Peki atalarımızın yüzyıllardır ağaca olan düşkünlüğü ve saygısı ne ile ilgilidir? Niçin ağaç kesmek büyük azap ve günah kabul edilir ?İşte bu soruların cevabı çok eskilere dayanıyor aslında. Gelin sevgili okurlarım ,beraber biraz Asya bozkırlarında gezelim.
İnsanoğlunun kutsal saydığı en bilinen varlıklardan biri ağaçtır. Sahip olduğu sonsuz döngü insanoğlunun en erken devirlerden itibaren ilgisini cezbetmiştir. Ağaçlar hakkında ilk devirlerden bu yana hemen hemen bütün toplumlar çok sayıda mit ve inanç geliştirmişlerdir ki insanoğlu için ağaç; ruhsal, fiziksel ve öteki dünyanın kutsallığını ve hayatını simgeleyen doğal bir form oluşturmaktadır. Ağaca olan bu inançtan dolayı ağaçlar, “kutsal ağaç”, “hayat ağacı”, “dünya ağacı” gibi isimlerle nitelendirilmiştir. Mitolojilerde dünyanın merkezinde, semavi dinlerde ise cennette bulunduğuna inanılan ağaç ise hayat ağacıdır. Hayat ağacının bütün âlemleri birbirine bağladığına, kökleriyle cehennemi, gövdesiyle yeryüzünü, dallarıyla cenneti kapladığına ve dünya üzerindeki en büyük ağaç olduğuna inanmışlardır. Her kıtada yetişen binlerce ağaç türü olduğu için hayat ağacının cinsi de bütün kültürlerde farklılık gösterir. Fransızlar, meşe; Almanlar, ıhlamur; İskandinavlar, dişbudak; Hintliler, banyan; Türkler ise kayın ve çınar ağacını kendilerine hayat ağacı olarak seçmişlerdir.
Türklerin ağacı kutsal saymaları, yaratılışın özünde bu motifin bulunuyor olmasından dolayıdır. Hayat ağacı, Türk töresinde başlangıçtan beri kutsaldır. Hayat ağacı, Türk boylarında farklı isimlerle anılsa da genel olarak “bayterek”, “altunağaç”, “baydirek” isimleriyle karşımıza çıkmaktadır.
Türk mitolojisine göre Tengri( Tanrı) ,yeryüzündeki dokuz insan cinsini ,bu insanlaradan önce yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır. Bu sebeple neredeyse her türlü destanda vardır.Eski Türklere ait efsanelerde, insanların hayat ağacından türemesi de sıkça rastlanan bir olaydır. Örneğin, Hunların bazı boylarının hayat ağacının gövdesinden türediklerine inanılmaktadır. Rivayete göre efsanevî hükümdar Oğuz Kağan göbeğinden 3 ağacın çıktığını ve gölgelerinin tüm dünyayı sardığını, dallarının gökyüzüne eriştiğini görür. Yine başka bir rivayette ise Osman Bey rüyasında, göbeğinden bir ağacın çıktığını ve kendisinin bütün dünyayı saran bir ağaca dönüştüğünü görmüş bunun akabinde 600 yıl ayakta kalan Osmanoğulları Devleti’nin ilk adımları atılmaya başlanmıştır.
Ağaca saygı göstermek ,doğa ve evren ile iç içe olmanın bir ifadesiydi.Ağaçların uzun ömürlü oluşu ,insanların yaşam döngüsünü ve ölümsüzlük arayışını sembolize ederdi.Bu inançlar doğrultusunda ,ağaçların gölgesinde dua etmek ,dilek dilemek gibi ritüeller yapılırdı.(Anadolu’da da görülen ,ağaca çaput ya da ip bağlama geleneği veya adak adama .)Hayat Ağacı sembolü sadece eski göçebe Türk kültüründe değil ,Selçuklu ve Osmanlı dönemi mimarisinde ve özellikle de dokumalarında yoğun olarak kullanılmıştır.
Altay Türkleri tarafından Hayat Ağacı şöyle tasvir edilirdi:
“Ağaç Hakan büyüktü, her şeyin esasıydı,
Varlık ona bağlıydı, gökle yer binasıydı,
Kökleri kaplar idi yer altı dünyasını
Zirvesi deler idi göğün dokuz katını
Tam yedi ayak idi ağacının yaprakları.”
Görüldüğü üzere ağaç ,özellikle de kutsal ‘’Hayat Ağacı’’ eski Türk kültüründe genişçe yer bulmuştur kendisine.Bugün de hala en değerli hazinelerden birisi ağaç zannımca .Günümüzde sıklıkla gündeme gelen iklim değişikliklerinin ana nedenlerinden biri olarak ,plansız ve yoğun ağaç kesimleri görülüyor.(Özellikle Yağmur Ormanlarında yapılan kesimler içler acısı maalesef ) Buna acilen bir son verilmesi gerektiğini herkes söylüyor ama hükümetler insiyatif ama konusunda hala yavaş ne yazık ki…
Sözlerimi şöyle bitirmek isterim sevgili okurlarım müsaadenizle. Gelin bu hafta bir ağaca dokunalım ,yüzümüzü göğe çevirerek .Ne hissettiğimizi ruhsal kayıtlarımıza geçirelim , emin olun bir ferahlık hissi yüklenecektir ,ferah feza…Ya da daha güzeli bir fidan ekebilir veya bağışlayabiliriz; gelecek nesillere miras kalsın bilinci ile…Ne güzeldi değil mi çocukken söylediğimiz o şarkı :
Tohumlar fidana,
Fidanlar ağaca,
Ağaçlar ormana ,
Dönmeli yurdumda …
Bu şarkıyı hatırlayıpta gözleri hala dolan ,siz duyarlı ve vicdan sahibi okurlarıma sevgi ve hürmetlerimi sunarım .Bir sonraki yazımda görüşmek üzere inşallah .
DEMET SAÇAN /İZMİT
25 KASIM 2024