SON DAKİKA
Hava Durumu

‘’KEPÇEYİ KAPAN MEYDANA GELSİN’’

Yazının Giriş Tarihi: 08.01.2025 20:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2025 20:38

Mevsimlerden hazan, aylardan Ekim , sene 1596. Gözler tarihin görüp görebileceği en garip savaşa tanıklık edecek...Kitaplar bir daha asla böyle bir muharebeden bahsetmeyecek…Kepçe ve kazanın savaş silahı olarak kullanıldığını kulaklar belki de son kez duyacak …Düşünün ki savaş meydanında askerden çok ,levazımcı ve aşçı olsun.Düşüncesi bile çok garip ve komik[11] değil mi sevgili okurlarım? Peki hangi savaştan bahsediyor olabilirim? Tarihi malumatı güçlü olan okurlarım çoktan tahmin etmiştir. ‘’Ama ben bu savaşı ilk kez duyuyorum diyen ‘’ okurlarım için de, buyrun hep beraber aşağıya göz atalım.

Haçova Meydan Muharebesi .Nam-ı diğer ‘’Kepçe-Kazan Savaşı’’. Dönem padişahı III.Mehmet. Savaş ; Osmanlı Devleti ile Avusturya ve Erdel Prensliği arasında gerçekleşti.Bu savaş gerek sebebiyle gerek süreç içerisinde yaşananlarla ,gerekse savaş sonucuyla büyük önem taşımaktadır. Osmanlı’nın 16.yüzyıl sonunda kazandığı önemli zaferlerden birisi olarak tarihe geçti.

Gelelim savaşın seyrine.(Çok merak edilen savaşlardan biri olduğu için ,biraz geniş malumat aktardım sevgili okurlarım .) Avusturya'nın topraklarından Osmanlı Devleti'ne akınlar yapan Uskoklar ,1568'den beri barış halindeki iki devletin ilişkilerini gergin bir düzeye getirmişti . Buna karşılık Bosna Valisi Telli Hasan Paşa'nın Avusturya'nın elindeki Hırvatistan bölgelerine yaptığı akınlar da barışı bozabilecek nitelikteydi. 29 Haziran 1593'te Hasan Paşa'nın Kulpa önlerinde şehit düşmesiyle birlikte ordusunun da imha edilmesi bölgedeki dengeleri altüst eden bir gelişme oldu. 4 Temmuz 1593'te Osmanlı Devleti Avusturya'ya savaş açtı ve Koca Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu Avusturya sınırına yürüdü.

Bu ilk seferde, bir süre önce Avusturya tarafından ele geçirilmiş olan ve Macaristan'ın batısındaki Balaton Gölü'nün kuzeyinde yer alan Varpalota ve Veszprem kaleleri geri alındı. Ancak ordu, Szekesfehervar (Osmanlı döneminde İstolni Belgrad) önlerinde Avusturya ordusu karşısında başarısızlığa uğradı. 1 Ekim 1593'te ise Avusturya, Osmanlı Devleti'ne 1533 yılından beri vermekte olduğu haracı kestiğini ilan etti.

1594 yılında Avusturyalıların Estergon ve Hatvan kuşatmaları püskürtüldü, ayrıca Tata, St. Martin ve Györ (Osmanlı döneminde Yanıkkale) kaleleri fethedildi. Ancak 1595 yılında Sultan III. Murad'ın vefatı ve Osmanlı'ya bağlı Erdel, Eflak ve Boğdanvoyvodalıklarının (bugünkü Romanya) isyanıyla Avusturya cephesinin idaresi boşluğa düşüp, ordunun önceliği de Rumen voyvodalıklarının isyanı bastırmaya dönüşünce Avusturya cephesinden olumsuz haberler gelmeye başladı. 2 Eylül 1595'te Estergon kalesi Avusturyalıların eline geçti.

Bunun üzerine III. Mehmed ordusunun başında sefere çıkmaya karar verdi. Bu Kanuni Sultan Süleyman'ın 1566 yılındaki Zigetvar seferinden beri 30 yıl aradan sonra bir Osmanlı padişahının ordusunun başında ilk sefere çıkışıydı. Seferde 1552 yılında kuşatılmasına rağmen alınamayan, 1566'da da Zigetvar'ın fethinde karar kılınması üzerine kuşatılmasından vazgeçilen Eğri (Eger) kalesi vardı. 24 Eylül 1596'da başlayan kuşatma 12 Ekim'de başarıya ulaştı ve kent Osmanlı topraklarına katıldı.

Alman Kralının kardeşi Arşidük III. Maximilian'in komuta ettiği Avusturya ordusu Eğri Kalesini geri almak ve Osmanlı Ordusunu vurmak üzere harekete geçti. Bu ordunun sayıca zayıf olduğunu düşünen Sadrazam Damat İbrahim Paşa 22 Ekim'de Avusturya ordusuna en yakın durumda bulunan Cafer Paşa'ya taarruz emri verdi. 10.000 askere sahip Rumeli Beylerbeyi Veli Paşa'nın emre uymamasıyla elindeki 4.500 askerle rakip ordunun üzerine yürüyen Cafer Paşa büyük kayıplara uğradı ve muharebe meydanından çekildi.

Bunun üzerine asıl Osmanlı Ordusu Mezokeresztes Ovası'na (Haçova) yürüyerek 25 Ekim günü burada mevzilendi ve düşmanı beklemeye başladı. Avusturya-Alman ordusunda isyan halinde bulunan Erdel kuvvetlerinin yanı sıra İspanyol, Macar, Leh (Polonyalı), Belçikalı, Hollandalı, Papalık, Hırvat, Çek ve Slovak kuvvetleri de vardı.

İlk günkü çatışmalarda Kırım Hanı Fetih Giray Han ve Ağaoğlu Sinan Paşa'nın komutasındaki Osmanlı öncü kuvvetleri Avusturya ordusuna 6.000 kişilik ağır bir kayıp verdirdi. Ancak tüm hatlarıyla Osmanlı Ordusu'nun merkezine yüklenen Avusturya ordusu Yeniçerileri de şaşırtan ateş gücü ile Osmanlı Ordusuna büyük kayıplar verdirdi. III. Mehmed'in de otağa çekilmesi ve Sadrazam İbrahim Paşa'nın da padişaha ordunun çekilmesini telkin etmesi ile orduda genel bir bozgun havası esmeye başladı. Ancak muharebenin yazgısını değiştiren iki ilginç olay oldu. Birincisi geri çekilmek üzere atına binmiş olan III. Mehmed'in atının dizginlerinden tutarak gitmesine mani olan hocası Hoca Sadeddin Efendi'nin gazileriyle ve Kırım atlılarıyla Avusturya ordusunu şaşırtan bir taarruza kalkışması; ikincisi ise Osmanlı ordusunun merkezine kadar gelmiş Avusturya ordusunun askerlerinin yağmaya girişmesi üzerine ordunun geri hizmetlileri olan oduncular, çadırcılar, uşaklar, deveciler ve aşçıların ellerine geçirdikleri kazma, odun yarması, balta, tırpanı kazan ve kepçeleri ile düşmana karşı saldırmaya başlamalarıdır. Haçlı ordusu yağmaya katıldığından düzeni bozulmuştu ve bu ani saldırı da bir paniğe yol açtı. Düşmanın gerilemesi üzerine akıncılar, yeniçeriler tekrar toparlanarak Haçlı ordusunun üstüne saldırmaya başlayınca dengeler bozuldu. Bu savaşı kazanılmasında geri hizmetlilerin katkısı olduğundan bu savaş literatürde "Kepçe kazan Savaşı" olarak da bilinir.

Osmanlı akıncılarının da seri manevrası sayesinde muharebe sırasındaki ateş menzili avantajını yitiren ve yağmaya girişmiş askerlerini de tekrar disipline sokamayan Avusturya ordusu geri çekilmeye başladı. "Kafir kaçtı, Nemçelü sındı!" nidalarıyla bozgun havası zafer havasına döndü ve bu defa Osmanlı Ordusu tüm hatlarıyla muharebe düzenini kaybetmiş Avusturya ordusuna yüklendi. Maximilian yalnızca 20.000 askerini düzensiz şekilde geri çekilirken bataklığa saplanmaları sonucunda kaybetti. İmparatorluk armalı yaklaşık 100 top Osmanlı Devleti'nin eline geçti. Saldırı toplarını ve en seçkin piyadelerini kaybeden Maximilian karargâhını terk ederek kaçmak zorunda kaldı. Osmanlı Ordusu da çok kayba uğradığından ve düşmana yeterince kayıp verdirdiğini düşündüğünden Maximilian'ı takip etme girişiminde bulunmadı.

Bu başarı, Avrupa içlerine kadar sokulmuş Osmanlı Devleti'nin bu topraklardaki son büyük muharebe zaferi oldu. Ancak mevsimin ilerlemiş olması nedeniyle Osmanlı Ordusunun ileri harekatını sürdürmemesi Avusturya ordusunun tam olarak örselenememesine neden oldu. Daha sonrasında ise gerek savaşın kötü bir şekilde yönetilmesi, gerekse Rumen voyvodalıklarının isyanının yayılması savaşın Osmanlı Devleti'nin aleyhine dönmesine ve 1606'ya kadar uzamasına neden oldu.

İşte böyle sevgili okurlarım.Tüm detayları ile size aktarmaya çalıştığım bu savaş , tarihimizin en ilginç sayfalarından biri olarak hafızalarda yerini almıştır. Kazanılan zaferin avantajlarından gerektiği gibi yararlanılamadığı için , rüzgar maalesef sonrasında Osmanlı’nın aleyhinde esmiştir.(Bu ayrı bir konu başlığı tabii ki)Tarih sadece zaferler ve yenilgiler üzerine kurulu değil elbette. Ancak bu iki sonuçta günümüz dünyasını şekillendiren ana faktörlerden olmuştur. Kısaca krallar ,sultanlar, ordular, silahlar, taaruzlar gelir ve geçer…

Sevgili okurlarım bir daha ki yazımda buluşmak dileği ile hürmetler. Sağlıcakla kalınız.

DEMET SAÇAN / 8 OCAK 2025

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.